7 Ekim 2009 Çarşamba

rutinimize dönüş...

Eylül ayı başında yayla dönüşü sonrası, babaanne ve dedenin evlerindeki tadilat nedeniyle bizde kalmaları ne yalan söyleyim pek bir işimize gelmişti. Sabahları kaldır-giydir-götür, akşamları geri getir derdi olmadan, evimizde yediğimiz önümüzde, rahat rahat bir ay geçirdik.

Tadilat bitimi bizim yurtdışı seyahati ile çakışınca, dönüşümüzde bomboş evimiz karşıladı bizi. Sabah gözümüzü açar açmaz koştuk minnoşun yanına. O kadar çok özlemişiz ki birbirimizi, bir süre babasıyla benim kucağım arasında git gel yaptı kuzucuğum.

Sonra tabii ki "bana ne getirdiniz" faslı başladı. Şu aralar tüketim çılgınlığı konusunda bilinçlendirme çalışmalarına başlamış durumdayız. Gereksiz alışveriş yapmama, elimizdeki malzemeleri tutumlu ve düzgün kullanma, her istediğimizi alamama mantığını oturtalım istiyoruz. Herşeye sahip olmasına rağmen mutsuz ve doyumsuz o kadar çok çocuk var ki...Daha önce aldığım ama henüz vermediğim bir oyuncağı ortaya çıkararak bu faslı da savuşturduk.

Bu arada, bizim bir haftalık yokluğumuzda Zeynepciğimin katettiği yollar ise harika. Artık haber vererek koşa koşa tuvalete gidip, aparatını koyup hallediyor işini. Gece de bezsiz yatıyor artık. Ara sıra kazalar olsa da o kadar olacak diyelim...

Bir de kabak yemeği düşkünlüğü başlamış ki bıraksak üç öğün yiyecek. İştah artmış, porsiyonlar büyümüş.

E be kızım, bizim gitmemizi mi bekliyordun...

Hiç yorum yok: