20 Ekim 2009 Salı

küçük bir deniz kaçamağı...

Cmtesi sabahımızı Seher ve İremciğim ile geçirdik. Joyfull House ve Masal Dünyası ziyaretleri yaptık. Joyfull zaten bildiğimiz bir yer, haftasonuna yeni aktivite var mı diye soralım istedik. Masal Dünyası da daha ilk ayını bile doldurmamış. Tertemiz, çok zevkli, düzenli, geniş geniş alanlı bir kreş. Sistemi bir oturtalım, haftasonu etkinliklerimiz başlar diyorlar. Neyse, bulucaz artık kızlara göre bir aktivite.

Aktivite demişken, pazar sabahı Duru'nun hasta olması nedeniyle denize gitmekten vazgeçmek üzereyken, zeynep de heveslendi gidelim bari deyip yola düştük. Zeynoşcum kumun ve suyun tadını çıkardı bir güzel. Ekim 18'de şeker gibi bir hava ve şerbet gibi bir denizle biz de kendimize geldik. Sonrası da tabi ki, Narlıkuyu da balık keyfi.

Babiş araba kullanmaktan biraz yorulduysa da, biz kızlar pek bi memnun olduk bu küçük kaçamaktan. Zeynepçim hala "anne tatil olunca tatile gidelim mi" diye sorup duruyor.

Zaten bu aralar işe gitme mevzuuna taktı kafayı. Uyanır uyanmaz ilk işi "bugün tatil mi" diye sormak. Biraz anlatınca ikna olsa da, onun bu tepkilerine içimiz burulmuyor desem yalan olur.

Hele bir de önümüzdeki bir ay boyunca çıkacağım iş seyahatleri yüzünden günlerce ayrı kalacağımız düşünülürse, umarım ciddi bir sıkıntı gelişmez bu konuda...

15 Ekim 2009 Perşembe

Gaddar annenin eylemleri devam ediyor!

Pazar akşamını da yemek yemeden geçiştirdi ufaklık. Izgarada nar gibi kızarmış tavuk pirzolaları reddedip, uyumadan önce yediği elma ile günü kapattı. Birkaç defa acıkıp acıkmadığını sorup, tepsiyi de salondaki sehpa üzerinde bıraktım ama yok, bana mısın demedi.
Ben de ısrar etmedim. Bakalım daha ne kadar böyle devam edeceğiz.

Esasında bir ya da bir buçuk yaşına kadar hanımefendiyi fazla kitabi beslememizin sıkıntısını çekiyoruz. Tuz yok, şeker yok, abur cubur yok, yemekler ona özel, sağlıklı, besleyici. Bizim yediklerimizin tadına bile bakmayan, fazlaca tutucu bir damak tadı oluştu böylece. Bir de yemezse yemesin, acıkınca nasıl olsa yer diyemedik. Ben dediysem babaanne kıyamadı, bazen de uğraşmak yerine aman yeter ki yesin deyip kolay olanı tercih ettik. Şimdi de böyle boğuşup duruyoruz.

Aslında, çok sağlıklı ve dengeli besleniyor. Et, süt, yoğurt, meyve tüketimi güzel. Taze fasulye, yeşil biber, marul, salatalık, havuç elinden düşmez. (Çiğ sebze ile beslenme akımının öncülerindendir kendisi) Tek sorun bellediğinden şaşmaması ve yeni gıdaları reddetmesi. Böyle olunca seveceğine emin olduğum şeyleri bile denetemediğimiz için çeşit sayısını arttıramıyoruz. Hala mönüde sevmediği yemekler olduğunda aç kalmasın diye ekstra bir şeyler pişirmek durumunda kalıyoruz.

3 yaşı bulup kreşe başlarsak bu durum da ortadan kalkar diye umuyorum. Nisan mayıs gibi yaptığımız kreş denemeleri buna yönelikti. Sırf yemek çeşitliliği artsın ve kendi başına yemeyi öğrensin diye birkaç yarım gün gitmişti. Sonra hastalıktı, yayla dönemiydi derken bugüne kadar öteledik. En son geçtiğimiz haftasonu Yağmur Anaokulunu gezdik birlikte. Minnoş da beğendi. Ama okul müdürü haftada iki-üç gün ya da yarım günlere sıcak bakmayınca biz de, ne yalan söyleyeyim, tüm gün göndermeye kıyamadık. Ayrıca herkese bizimki gibi bir babaanne kısmet olmaz. Böyle bir şansımız varken değerlendirmezsek ayıp olur.

Şimdilik, oyun grubu, çocuklu arkadaşlarla sık sık bir araya gelme gibi aktivitelerle sosyalleşme sorunumuza el atmayı planlıyoruz. Mesela bu haftasonu Seher ve İrem'le buluşup, Joyfull House'da yeni aktivite var mı diye bakacağız. Bir de müsaitse Didem'in bale okuluna uğrayıp kızlara bale yapan ablaları gösterelim istiyoruz.

not: pztesi ve çarşamba akşamı da aç yattı. (şu irade ben de olsa çoktan vermiştim 3-5 kilo fazlamı)

8 Ekim 2009 Perşembe

gaddar anne!

Dün akşam önüne koyduğumuz yemeği (taze fasulye) reddettiği için ilk defa aç yattı inatçı minnoş. İlk defa dediysem, daha önceleri her önüne konulanı yediğinden sanılmasın sakın. Hep ikinci bir alternatif (genelde bu ihtimal düşünülerek hazırlanmış)sunulduğundan ve aman aç kalmasın diyerek yalvar yakar peşinden koşulduğundan...Bu kez de fasulyenin reddedileceğini bilen babaanne bulgur pilavı ile olaya hazırlanmıştı, ancak gaddar anne bu gidişe bir son vermeye çok kararlıydı.

Netekim, fasulye reddedildi ve yatarken içilen süte kadar ağza bir lokma dahi konulmadı. (canavar ruhlu anne, küçücük bir meyve ya da çubuk krakeri bile çok görmüştü)

Bir daha ki bölüm:
Zavallı küçük kız annesinin zulmüne dayanabilecek mi?
Nemli gözlerini saklamaya çalışan babaanne olaya el koyacak mı?
Ya da, gaddar anne imana gelip, yavrusuna eziyet etmekten vaz geçecek mi?

arkası yarın...

7 Ekim 2009 Çarşamba

rutinimize dönüş...

Eylül ayı başında yayla dönüşü sonrası, babaanne ve dedenin evlerindeki tadilat nedeniyle bizde kalmaları ne yalan söyleyim pek bir işimize gelmişti. Sabahları kaldır-giydir-götür, akşamları geri getir derdi olmadan, evimizde yediğimiz önümüzde, rahat rahat bir ay geçirdik.

Tadilat bitimi bizim yurtdışı seyahati ile çakışınca, dönüşümüzde bomboş evimiz karşıladı bizi. Sabah gözümüzü açar açmaz koştuk minnoşun yanına. O kadar çok özlemişiz ki birbirimizi, bir süre babasıyla benim kucağım arasında git gel yaptı kuzucuğum.

Sonra tabii ki "bana ne getirdiniz" faslı başladı. Şu aralar tüketim çılgınlığı konusunda bilinçlendirme çalışmalarına başlamış durumdayız. Gereksiz alışveriş yapmama, elimizdeki malzemeleri tutumlu ve düzgün kullanma, her istediğimizi alamama mantığını oturtalım istiyoruz. Herşeye sahip olmasına rağmen mutsuz ve doyumsuz o kadar çok çocuk var ki...Daha önce aldığım ama henüz vermediğim bir oyuncağı ortaya çıkararak bu faslı da savuşturduk.

Bu arada, bizim bir haftalık yokluğumuzda Zeynepciğimin katettiği yollar ise harika. Artık haber vererek koşa koşa tuvalete gidip, aparatını koyup hallediyor işini. Gece de bezsiz yatıyor artık. Ara sıra kazalar olsa da o kadar olacak diyelim...

Bir de kabak yemeği düşkünlüğü başlamış ki bıraksak üç öğün yiyecek. İştah artmış, porsiyonlar büyümüş.

E be kızım, bizim gitmemizi mi bekliyordun...

zeynepten inciler -3

- Bana karışma anne!
- Babanne çok sıkıcısın!
- Üzgünüm anne, bunu yemiyceeem!
- Bugün çok börek yaptım anne, belim ağrıdı!
- Babacım ben seni birkaç gündür göremediğim için çok özledim.
- Babanne bak dedem geliyor, sevinçli olsana!
- Gözünü seveyim annecim, noolursun!
- Babacım sana kurban olurum...
- Babam gelince geçer. (kafasını çarptıktan sonra "acıyor mu" diye sorunca)
- Kask giyilmez, takılır, pantolon giyilir, etek giyilir. ("Zeynep seni motosiklete bindireyim, hem kask da giyersin" diyen saygın abisine
Not: Saygın o günden sonra Zeynep'e kısaca TDK demeye başladı:)