16 Kasım 2009 Pazartesi

keyifli bir haftasonu...

Domuz gribine yakalanmamaya çalışarak gidip döndüğüm iş gezilerinden sonra, kızımla dolu dolu geçen bir haftasonunun rehavetindeyim hala.

Cumartesi sabahı çekirdek ailece ettiğimiz kahvaltı ve evde ufak tefek oyun ve faaliyetlerimiz sonrası kendimizi parka attık kızımla. Uyanık bir girişimcinin iyi ki de akıl ettiği küçücük büfeden aldığım çayım ve taburemi gölgeye çektirecek kadar parlak ve sıcak bir güneş eşliğinde (bir gözüm kumda oynayan minnoşumda) uzun uzun gazete okudum.
Zeynoş baştan aşağı kumlara belenip, kovadan kürekten sıkılınca koşturmaca, kaymaca, sallanmaca faslına geçtik. Havanın da bozmasına yakın ilk yağmur taneleri ile eve kendimizi attık. O kadar çok çamurlu ve kumluyduk ki, neredeyse apartmanda soyunduk diyebilirim.
Uzun güzel bir uyku çekti kuzucuğum. Ben de yeni başladığım kitabım ve kahvemin tadını çıkardım. Öğleden sonra kurt gibi acıkmış kızımın iştahla yediği tavuk ile daha da keyiflendim doğrusu. ( Bu aralar mönümüz çeşitleniyor gibi, taze fasulye, kabak, tavuk, çeşitli çorbalar...) Akşamımız da yine faaliyet, kitap ve oyun ile geçti gitti.

Pazar sabahı ise İrem ve Seher’e kahvaltıya davetliydik. Kızlar kendi performanslarını epey aşarak yaptılar kahvaltılarını. (İkisi de yemek konusunda mız mız olduğundan güne böyle başlamak çok güzeldi) Biz ise içmeye çalıştığımız birkaç fincan soğuk çaydan sonra keyif çayı mevzuundan vazgeçtik. Kahvelerimizi içip, parka doğru yola koyulduk. Parkta yeterince kudurduklarına kanaat getirince, gezi trenine oradan da nehir kıyısındaki çay bahçesine geçtik. İrem ve Zeynep, gözlemelerin yarısı mideye yarısı ördeklere yaklaşımı ile yine geçer not aldılar bizden. Sonrası, tavşan yakalama, tavuk kovalama vs. vs.
Dönüşte yorgunluktan yürüyecek halleri kalmamış nazlı veletler belimizi kırdıysa da oldukça keyifli saatlerdi. hem onlar kurtlarını dökmüş oldu, hem de biz laflama fırsatı bulduk. Fazla plan program yapmadan ( ki ne zaman niyetlensek bir problem yüzünden programlarımız iptal oluyor) daha sık bir araya gelme ümidiyle ayrıldık.

Dönüşte, yolda çektiği uykuyu yeterli bulan Zeynep, hala gezmeye doyamamış bir vaziyette parka mı gitsek diye dolanıyordu evin içinde. Hasta olan Berfin ablası ve Mirkan abisine de gidemeyince, akşamüstü babaanneyi de alıp, Güneş halayı ziyarete gittik. Çay kahve, kurabiye-poğaça derken akşamı ettik beraberce. Yolda yine uyuyakalan minnoşum, sabaha kadar neredeyse kesintisiz uyuyarak attı günün yorgunluğunu.

Birlikte geçirdiğimiz iki güzel gün sayesinde sanırım, bu sabah neredeyse hiç mızmızlık etmeden hazırlanıp çıktık evden. Neşesi ve mutluluğu gerçekten gözlerinden taşıyordu.

Asansördeki şu cümle ise ağzım kulaklarımda işe gelmemin sebebi oldu.
-Çok mutluyum annecim, babacım. iyi ki varsınız…

Daha ne diyeyim bilmem ki!

10 Kasım 2009 Salı

mimlendik...

Seher ve İrem bizi mimlemiş. Ben bu blogda kendimden çok Zeyneple ilgili detayları paylaşmayı tercih ettiğimden mim'i biraz kırparak Zeynoş'a uyarladım.Buyrun okuyun bakalım...

Dolabını açtığında hangi renkler daha fazla?
Tabii ki pembe. Her ne kadar kız çocuk pembe giyer takıntım olmasa ve hatta arada erkek reyonundan alışveriş yapsam da, hediye olsun, mecburiyetten olsun pembe tonları her zaman önde oluyor.

Alışverişe gittiğin(iz)de hangi mağazaya uğramazsan olmaz?
Zara, Çocukistan (Andy Wove sattığı için), Ceylan ve LCW minnoşun gardrobunun çoğunluğunu oluşturuyor. Bir de kitapsan! Ben de bir kırtasiye düşkünü olduğumdan mutlaka karton, boya, makas vb. malzeme sık sık alırız. Uzun uzun kitapları inceleriz.

Asla giy(dir)mem dediğin kıyafetler?
Yakışmadığını ve gereksiz yere cinsel kimlik yüklediğini düşündüğümden gelinlik! Çocuk çocuk gibi giyinmeli bence! Küçücük çocukların kuaförde saatlerce saç yaptırıp, bir de üstüne makyaj yapılıp böyle giydirilmesi benim içime sinmiyor.

Fiyatları gereği ulaşılması zor yabancı markalardan en beğendiğin?
Her beğendiğimizi alamasak da özellikle sezon sonlarında (bir sonraki yıl giydirmek üzere) Zara’ya ve Andy Wove satan yerlere mutlaka uğrarım.

En fazla yatırım yaptığın sektör?
Kitap! Taa hamileyken almaya başladığım Behrengi’ler, Sevdalı Bulut’lar kütüphanemizde Zeynoş’un büyümesini bekliyor. Güzel bir çocuk kitabı gördüğümde yaş grubu ne olursa olsun dayanamayıp alıyorum. Pişman mıyım? Asla! Evdeki kitapkurduma az bile…

"Kitap, film, spor" hangisini diğerlerinden daha çok yapıyorsun?
Gerçek bir kitapkurdudur kendisi. 6 aylıkken oturabildiği ilk günlerde eline tutuşturduğumuz kitaplardan beri, hepsinin hakkını tam olarak vermiştir. Film derseniz, Calliou ve Arthur sever. Spora gelince, çok atletik ve hareketli değildir, misal kuzeni Ela’ya göre daha hanım hanımdır, sakindir, temkinlidir. Lakin parktaki tüm spor aletlerini mükemmel bir şekilde kullanabilir, hala çok esnektir. (ayaklarını uzatmış otururken tam iki kat olup başını ayaklarının üzerine koyabilir.)

Dışarıdayken yemek yemeği en çok tercih ettiğin(iz) yerler?
Balık için Narlıkuyu, Altan
Kebap için Doyum
Hızlı yemek ve hızlı balık için Roka
Hava almak için Tahta Masa

Bloğuna Neden Bu İsmi Verdin?
Hayatımın en güzel, en anlamlı, en paylaşılası günleri Zeynepli günler olduğu için

En Son Satın Aldığın Garip Şey Nedir?
Pilates topu ve matı. Yaz sonunda Zeynep’in Adana’ya dönüşü ile ara verdiğim sporumu evde yaparım diye düşünmüştüm.
Ama kargo paketi 1,5 aydır geldiği gibi bagajda duruyor.

Şeker Gibi Olduğum Anlar?
Sabah ilk sorusu “Anne tatil mi?” olan kızıma evet diyebildiğim anlar…