5 Eylül 2010 Pazar

Nehirim akıyor...

Sabah bu yazı nasıl geçirdiğimizi anlattığım post'u bloga eklemek için açmıştım bilgisayarı. Haftaiçi saftasonu farketmeksizin, hergün yaptığım gibi bilgisayarı açar açmaz ilk iş Nehir'ime bir bakayım dedim.

Ah güzel kızım, ah güzel meleğim... Nehirciğim akıp gitmiş buralardan. Ne söylenebilir ki, bu noktadan sonra kelimeler ne ifade eder ki...

Zeynepciğim ile aynı gün doğan, yaklaşık iki yıldır gün be gün takip ettiğim, iyileştiği zaman gidip sımsıkı sarılmak istediğim güzeller güzeli Nehirim...

İşte böyle anlarda cennet diye bir yerin varlığına inanmak istiyorum. Senin orada ilaçsız, iğnesiz, ağrısız sızısız, neşeyle varolduğuna inanmak istiyorum.

Tanıdığım en güçlü, en kararlı, en azimli anne Nehirim'in annesi. O kadar çok şey öğrendim ki ondan. Savaşmayı, direnmeyi, pes etmemeyi. Her zaman, her durumda kendini salıvermeden mücadele etmeyi.

Canım acıyor. Gözyaşlarımı durduramıyorum. İçimde kocaman bir boşluk, boğazımda kocaman bir düğüm var.

Annesine ve tüm sevenlerine sabırlar diliyorum...