Haftasonu Deniz’lerdeydik. Zeynep her zaman ki gibi önce biraz nazlandı. Kucağınıza gelmem, öptürmem uzaktan sevin modunda takıldı.
Sonra İrem’le oyuna daldılar. Bize sigara böreği ve kurabiye pişirip yedirdiler. Bir ara üzerimizden geçen uçakta hangisinin babası olduğuna dair inatlaştılar. (her iki baba da devamlı seyahatte olunca çocuklar uçakları babaları ile özdeşleştiriyor böyle)
Zeynep İrem’ e özenip pasta yedi, İrem Zeynep’e özenip ayran içti. Şöyle iştahlı, hafif obez yavrusu bir arkadaş lazım bizimkilere. İkisi de mızıl mızıl yemek gönülsüzü…
Günümüz çok keyifli (ve lezzetli) geçiyordu ki, kuzucuğumun duvardan inerken (hepi topu en fazla 30cm) düşüp kafasını çarpmasıyla biraz gerildik. Minnoş çok ağladı, sanırım biraz da bizim telaşımızdan korktu. Buz kompres ve lasonil ile olayı atlattık. Ama ya hala biraz canı yandığından ya da gördüğü ilgi hoşuna gittiğinden bütün akşam nazlandı da nazlandı hanımefendi. Ben ne olur ne olmaz diye uyutmamaya çalıştıkça (bişey olacağından değil ama yine de insan takmadan edemiyor) o sütünü içip uyumak üzere sızlandı durdu.
Bunca ağıt ve yorgunluğun üzerine çekilen deliksiz bir uykudan sonra ertesi gün yine bomba gibiydi. Kahvaltıda önce direnilen krebi sonra afiyetle yemece , kahvaltı sonrası beraber temizlik (tabii ki döke saça), fon kartonuna çıkartma yapıştırmaca, legolarla çiftlik, okul, gemi vs. yapmaca, birlikte (kucuş kucuş) şahane bir öğle uykusuna yatmaca, uykudan sonra Barış dayıyı esir almaca, beraber pizza yemece, leğendeki suda oyuncak yüzdürmece, balkon böylece kendiliğinden yıkanmaca, üst baş ıslatmaca, akşamüstü tahtalı parkta yüzüstü kayma öğrenmece, banyodan çıkmamak için direnmece ve uyumamak için binbir türlü masal anlatmaca, şarkı söylemece…
Haftasonları dinlenmek içindir. Anneler hariç…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder