13 Ağustos 2009 Perşembe

ve nihayet tatil...

Çıralı'ya gitmek üzere yola koyulduğumuzda saat 6 bile olmamıştı. amaç kahvaltı öncesi Zeynep uykudayken gidebildiğimiz kadar çok yol katedip, uzun bir kahvaltı molası ile dinlenmekti.

Evet, Zeynep bir süre sonra uyudu ve epeyce bir yol gittik, ama uyanınca, çıkmadan önce içtiği koca bir biberon sütü kusarak bizi korkuttu. Zira daha yolun yarısına bile gelmemiştik. Üst baş değişimi, oto koltuğunun ıslak mendille kırklanırcasına silinmesi, eczacı bir arkadaşımızdan teknik destek alınarak 100 mg'lık Emedur fitil uygulanması, kahvaltı, tekrar yol, tekrar mola ve nihayetinde yaklaşık 10 saatin sonunda Çıralı'ya varış.

Myland Nature adında Çıralı sahilinde birbiri sıra uzanan bungalow otellerden birinde kaldık. Deniz ve plaj yakın ve güzel, odalar temiz ve bakımlı, yemekler ortlamanın üzerinde ama Adana'dan gelen konuklara göre vasat, fiyatlar hafif pahalıca idi. Bungalowların meyve bahçesine açılıyor olması, kaybolma, düşme şaşma tehlikesi olmadan Zeynep'in kafasına göre takılabilmesi, kapımızın önündeki hamak ve etrafta gezinen tavuk, civciv ve kediler tatilin keyifli anlarıydı.

Myland Nature' ı çocukla gidilesi mekanlara ekliyorum.





"Plajda Zeynep" ise ayrı bir paragraf konusu. Elinde kovası küreği ya da kitabı ile patikada yola düşen minnoşum, her gördüğü şeyi (hergün tekrar tekrar) inceleyerek, bıdır bıdır yorumlar yaparak, minik ve çoook sakin adımlarla bizi bayarak (3 dk'lık yolu 10-15 dk'ya çıkarak) plaja vardı.



Sanki sürekli denize giriyormuşçasına alışkın, mutlu, sakin bizimle birlikte denizin tadını çıkardı. Ağzına gözüne kaçan sulara hiç aldırış etmeden, simitiyle neşeli neşeli takıldı . Uzun uzun suda, sonra biraz da tam dalgaların vurduğu kıyıda oynadık. Sonrası da kumdan kaleler tabii ki. Popoyu kuma koyduğu andan itibaren bıraksak saatlerce, doldur boşalt, ıslak kuru kaptırıp gidiyordu.


Sabah çok erken (7,5-8 gibi) akşam da 5den sonra denize gittiğimiz için sıcaktan ve güneşten rahatsız olmadan rahat rahat tadını çıkarabildik herşeyin. Deniz sonrası kahvaltı, oyun, kitap ve ailecek öğle uykuları, geç öğle yemekleri ve tekrar deniz...

Çok keyifli, huzurlu ve rahat bir tatil, göz açıp kapayana kadar bitti. Dönüşte risk almamak adına sahil yolu yerine daha düz ve sakin Konya üzerinden gelmeyi tercih ettik. Yolun neredeyse yarısını uyuyarak geçiren Zeynebim en ufak bir problem yaratmadı, (onca saat oto koltuğuna bağlı olmasına rağmen) kuş gibi geliverdik evimize.

Kuzucuğu çok özlemiş olan dayısı ve halası ile oynayarak geçirdi minnoşum akşamı. Sabah tekrar yayla yoluna düştük.

Yaylayı uzun uzun anlatmaya gerek yok.

Şahane bir manzara, tertemiz hava ve su, taptaze süt, yumurta, köy ekmeği, dalından kopardığımız fasulye, böğürtlen, mısır, şeftali, domates...



Sessizlik, huzur, mutluluk ve burnumda kızımın kokusu...

Daha ne isteyebilirim ki...

Hiç yorum yok: