13 Temmuz 2009 Pazartesi

rüya gibi...

Cuma akşamı bir an önce kuzucuğuma kavuşma isteğiyle işten bir saat kadar erken çıkarak düştük yola. Yokuşun başında sevinç çığlıklarıyla karşıladı beni miniğim. Taşta toprakta yürüme işini iyice geliştirmiş, koşup geldi bahçede önümüze. Hemen elimizdeki paketlere atladı afacan.
- Anne bana ne getirmiş?
- Hani sürprizim?

Öpüşme koklaşma ve yemek faslı sonrasında kucak kucağa bir akşam ve koyun koyuna bir gece geçirdik. Cumartesi sabahı erkenden uyandık tabii. Yatakta oynaşırken bir ara sakin, düşünceli durdu durdu ve dedi ki:
- Anne sana birkaç sorum vardı ama hatırlayamadım!!
Ben koptum tabi ki. “Olsun kızım, hatırlayınca sorarsın” diyebildim ancak.

Neredeyse bütün günü bahçe geçirdik.
Akçadağ manzaramızdan ilham alarak sulu boya ve pastel boya gökkuşağı çalışmaları yaptık. Sulu boyayı parmak boya niyetine kulandık. (Haftaya becerebilirsem patates baskısı yapalım istiyorum) Kumlarla, taşlarla oynadık. Bahçeden aşağı taş attık. Tazecik salkım söğüdümüzü sevdik. Ağaçtan kiraz kopardık. (Zeynep önce kirazları cebine doldurmak istedi. Ben izin vermeyince pratik çözüm; çıkardığı çorabına doldurdu, torba niyetine) Çiğ fasulye, çarliston biber, karpuz, kayısı, badem, ceviz, fındık yedik. “Birazcık” TRT çocuk seyrettik.

Kısacası sarmaş dolaş, bol öpücük, bol oyunla, temiz hava bol gıda iki gün geçirdik. Birkaç defa Adana’ya döneceğimizi, onun babaanne ve dedesi ile yaylada kalacağını söyledim. Sonuncusunda kendisinin de gelmek istediğini söylese de, babaannesi yaylada olduğu ve biz de işe gideceğimiz için Adana’da yalnız kalacağını söyleyince ikna oldu. Gelirken sürpriz hediye getirmek şartıyla anlaştık. (pazarlık etmede en az babası kadar iyi olduğunu atlamamalıyım)

Ay sonu bir an önce gelse de, kızımla doya doya iki hafta geçirsek diye sabırsızlanıyorum. bir haftası deniz, bir haftası yayla planlıyoruz. Masmavi deniz, temiz hava, bol gıda bi de Zeynep...
rüya gibi, insan daha ne ister ki...

Hiç yorum yok: