7 Temmuz 2009 Salı

konuşma becerisi ve kitaplar

Önceki yazılarda da bahsettiğim gibi Zeynep’in dil becerileri son 2-3 ayda inanılmaz gelişti. Bir buçuk- iki yaş öncesinde de kelime dağarcığı oldukça genişti. Bunları nasıl öğrendi ya da nasıl bu kadar çok şey biliyor diyenlere tek cevabım kitaplar. Henüz altı aylık ve hala destekle otururken tanıştı ilk kitaplarıyla. Takip ettiğimiz sıraya göre özetlersek;

-Önce hikayesi olmayan çeşitli resimler içeren bir tür resimli sözlük ile başladık. Nesneleri ve hayvanları tek tek tanıtıp sonra da bunlarla ilgili hikayeler anlattım. Çevremizde rastladıkça da gösterip hatırlatarak pekiştirdim.

- Sıfatlar kullanarak nesne tanımlamalarını genişlettim. (sarı kedi, büyük kamyon, şirin çocuk gibi)

- Sürprizli kitaplar ile “hangisi, acaba, nerede, altında, arkasında, içinde” gibi yer yön kavramları ile kelimeleri destekledim.

- Sonra da konulu kitaplara geçtik. (Bremen mızıkacıları, tilki ile karga gibi) Kitabı olduğu gibi okumak yerine onun anlayabileceği, sıkılmadan takip edebileceği kısa ve kolay cümleler seçtim.

- Anladığını ve ilgilendiğini gördükçe detayları ve zorluk derecesini giderek arttırdım. Hiçbir zaman anlamaz, ya da nereden bilecek diye yaklaşmadım.

- Sıkılmamasını sağlamak için ses tonum ile oyunlar yaparak ya da olaydaki bazı hareketleri tekrar ederek biraz da teatral bir hava katmaya çalıştım.

- Basit soru cevaplar ile onun da katılımını sağladım.

Kitap seçiminde en çok dikkat ettiğim şeylerden biri büyülü, cadılı, cinli perili abuk sabuk şeylerden uzak ya da kurdun karnını yaran avcı, kötü kalpli üvey anne gibi şiddet ve negatif duygular içermeyen masallar/kitaplar seçmekti. Bu tip kötü ve gereksiz uyaranlar her yerde o kadar çok karşımıza çıkıyor ki (özellikle nasıl yayınlanabildiğini hala aklım almayan o sihirli perili malum çocuk dizileri gibi) ne kadar uzun süre uzak kalsak yeridir diye düşüyorum.

(Belki de bu yüzden Zeynep’in hiçbir zaman kötü insanlardan, hayvanlardan, karanlıktan korkusu olmadı. Bir tek kez bile korktum diyerek yanımıza gelmedi. Yaramazlıkları engelleme ya da tehdit amaçlı kullanmak yerine kendini koruma adına öğretilmesi gerekli bir olgu olmalı korku.)

Kitaplar dışında dil becerisine yönelik en büyük destek tabii ki çocukla konuşmak. Yaptıklarımızı, gördüklerimizi anlatarak yaşamak hem çocuğun olan biteni daha iyi kavramasına hem de başına geleceklere karşı hazırlıklı olmasına yarıyor. (oturmuş bilgisayarınızda takılırken anneniz gelip durup dururken çorabınızı çıkarsa, ya da elinizden tutup sizi çekiştirerek odanıza götürse ne hissedersiniz.)

Tüm bunların yanı sıra çocuğun ilgisi ya da doğuştan gelen yatkınlığı da yadsımamak gerekir tabii. Çoğunlukla erkek çocukların kız çocuklardan daha geç konuştuğu bilinir. Bir teoriye göre kızlar annelerini, erkekler de babalarını rol model aldığından kızlar daha çok ve çabuk konuşur deniliyor. (erkekler babaları gibi ağır abi, kızlar anneleri gibi geveze oluyormuş kabaca, valla ben teorinin yalancısıyım.)

Son söz olarak, her geçen gün Zeynep’in patlattığı yeni bir bomba ya da yaşattığı yeni bir dumur ile esasında çocukları ne kadar hafife aldığımızı yaşayarak öğreniyorum. Bilmediğini sandığımız çoğu şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyor ama bilgiyi ya ellerinden/dillerinden geldiği kadar ya da işlerine geldiği kadar kullandıklarından biz bunu fark edemiyoruz.

Hiç yorum yok: